11 Ocak 2019 Cuma

Şeyh Şamil Dansı,rusların gözünden

Şeyh Şamil Dansı

tanets shamilya
Kafkasların efsanevi şahsiyeti İmam Şamil’in müzik, dans ve eğlenceye karşı katı tutumu kendi çağdaşlarınca çok iyi bilinirdi. İmam Şamil, müritlerine ve ahalisine kişisel ve toplumsal yaşamlarında sıkı kurallar koydu. Mesela folklor, oyun, pandur (balalayka) tıngırdatma, tütün içmek ve sair cürümler ölüm cezası da dâhil olmak üzere oldukça ağır yaptırımları olan kanunlarla yasaklanmıştı. İlahiler istisna olmakla birlikte İmamat’a bağlı topraklarda, şarkı söylemek, folklor ve müzik yasaktı.
Yazan: A. N. Sokolova Çeviren: Yusuf İslam Yılmaz
İmam Şamil’in koyduğu kanunlara göre “müzik dinleyenler derhal tutuklanırdı veya falakaya yatırılırdı. Müzik enstrümanlarının imhası ise yetkililerin inisiyatifinde idi. Bu dönemde dans da kanunen yasaklanmıştı. Yalnızca düğün ve sünnetlerde dansa izin verilmişti. Ancak bu eğlencelerde kadın ve erkeğin farklı yerlerde dans etmesine ruhsat verilmişti.
Rus esaretindeyken 1859′dan 1862′ye kadar Kaluga’da İmam Şamil’in yanında bulunan Yüzbaşı Apollon Runovskiy, İmam Şamil Kaluga’da iken kendi hayatında dans, müzik gibi konularda daha önceden koyduğu kuralları daha da katılaştırdığını kaydetmiştir. Dansın insan doğasındaki zayıflıkları ortaya çıkardığını fark eden İmam Şamil dans suçunun faillerini iki gruba ayırmıştı: Birinci grupta dürüst insanlar ki bunların maruz kalacağı ceza yalnızca sopadır; diğer grup ise kötü ahlaklarıyla ayırt edilen diğer insanlar. Bunlar ise başka türlü cezalandırıldı: onların yüzlerine kurum veya çamur sürülerek eşeğe bindirilip bulundukları bölgelerde dolaştırılarak ifşa edilirdi. Yetişkinler onlarla alay ederken çocuklar onlara çamur fırlatırdı.

İmam Şamil, büyük oğlu Gazi Muhammed ve Yüzbaşı Apollon Runovsky
Runovskiy çalışmasında (Zapiski O Shamila, Petersburg 1860) Şamil’in İmamat kurallarını uygulatmadığını hakkında da kayıt vardır. Runovskiy Şamil bu kararı esaret altındaki dağlıların dans ile oyalanmalarını ve esaretlerini biraz unutmalarını istediği için vermiştir der. Runovskiy Şamil ile yaptığı sohbetlerde ondan müzik, ayyaşlık, hırsızlık, cinayet, soygun gibi konularda onların neden katı cezalar verdikleri hakkındaki sorularında İmam’dan şu cevabı aldı: “Aklımızda her daim memleketin ahvali vardı; Spartalı’lar gibi yaşam tarzından en ufak bir ihmal, savaşçının savaşçı ruhunu yitirmesine sebep olurdu ve bu durumda süratle vatanımızı kaybederdik.” Runovskiy, İmam Şamil ile yaptığı bir başka sohbette Şamil kendi ilkeleri hakkında şöyle konuştu; “Bizim savaşçılarımız az, size karşı uzun zaman dayanmamızın sebebi daha sade bir hayat ve her zevki kendimize günah addetmemizdendir. Müzik en ateşli Müslüman’a bile hoş gelir. Peygamberin tüm emirlerine uygun bir müzik bulmak ise kolay kolay mümkün değildir. Bu yüzden ben müziği yasakladım. Savaş zamanında Kafkas dağlarında hürriyet için silah altında olanların Çeçen ormanlarında, Dağıstan dağlarının sarp yamaçlarında müzik dinledikleri zaman kadınlarının yanlarına, evlerine dağılmalarından endişe ettim.”
Yukarıdaki bilgiler açık olarak gösteriyor ki; İmam Şamil müziğin ne denli güçlü olduğunun farkında ve tam olarak savaş zamanı için bu yasağı koyduğunu kabul ediyordu. Bu düşünce İmam Şamil’in müridi Hacıev tarafından da tasdiklendi. Runovskiy’nin Hacıev ile konuşmalarında İmam Şamil için şu ifade geçmişti; “Onu (Şamil’i) müziğe tutkuyla bağlı ve müziği iyi bilen birisi olarak tanırım” Bu konuşmanın ertesi sabahı da Runovskiy, Albay Yeropkin’in emriyle taşınabilir org getirdi. “İlk başta sesler İmam Şamil’e canlı gibi geldi. Yarım saat kadar müziği dikkatle, kımıldamadan dinledi sonra enstrümanı tüm detaylarına kadar inceledi ve sonra enstrümanın içini kurcaladı.” Ancak bunlar çok daha sonra, İmam Şamil Kaluga’da esaret altında iken oldu. İmam Şamil’in Gazavat’ın başında olduğu zamanlarda, Çeçenistan ve Dağıstan’daki her yerde, her türlü müzik, eski töreler ve halk geleneklerine rağmen yasaktı.
“Şamil Dansı”nın birkaç farklı versiyonu, halk hafızasında muhafaza edilip, günümüze kadar pratikte uygulanagelmiştir. Bunlardan birisi Çeçen akordiyoncu Magomet Magomaev’e atfedilir. Denilir ki müritlerini neşelendirmek ve şevke getirmek isteyen İmam Şamil’in emriyle, Şamil’in gözü önünde müritleri kıvrak Lezginka dansını icra etti ve netice itibarıyla beklendiği gibi savaşçılar şevke geldi. Magomet Magomaev tarafında bugünkü Çeçenistan’da Şatoy Avulu’nda 1910-1912 yılları arasında Şamil Dansı dua ve dans olmak üzere iki bölüm halinde bestelendi. Magomet Magomaev bestesini yazarken İmam Şamil’in destansı hayat hikâyesinden esinlendi. Bestelendikten sonra Kafkasya’da “Şamil Dansı” en ünlü Kafkas danslarından birisi haline gelmiştir. Şaşırtıcı bir şekilde, Slav nüfus da dâhil olmak üzere Kafkasya’da yaşayan tüm halkları arasında yayıldı. Şamil Dansı günümüzde de geçerli olmak üzere Kazak Halk Festivallerinde, gece kulüplerinde ve Krasnador’un kenar köylerindeki düğünlerde neredeyse zorunlu olduğunu biliyoruz. Krasnodar şehrindeki Starovelichkovskaya, Beloy gline, Spokoynoy bölgeleri gibi.
Adige halkının yaşlıları, çocukluklarında Şamil Dansı’nı avullarında bayramlarda oynandığını hatırlıyorlar. Şamil Dansı savaşçılık dansıdır; çevikliğin, gücün, özgürlüğün, cesaretin ve savaşçının kararlılığını sembolize etmektedir. Dünya savaşı başlamadan önce Adigeler arasında yaygınlaştı. Dansın Adige okullarında çalışıp, provalar yaptığına dair kayıtlar vardır.
Günümüzde, Adige köylerinde yalnızca özel istek üzerine nadiren Şamil Dansı icra ediliyor. Yaşlılar bunu savaş döneminin ideolojisi ve Rus yasaklarını sebep göstererek açıklıyorlar. Diğer taraftan Kazak köylerinde Şamil Dansı hala en popüler danslardan birisidir. N. Kubarya’nın Kuban Devleti Kazak Korosu’nda Şamil Dansı’nı kullanması tesadüfî değildir. Kafkasya’da geleneksel kültürlerde Şamil Dansı’nın üç farklı versiyonu vardır. Bunların ikisi aynı melodiye sahiptir ve halk arasında Şamil Dansı olarak adlandırılır. Üçüncüsü ise Çeçen erkeklerinin Şamil’in efsanevi adını andıkları halka şeklindeki bir danstır.

İmam Şamil, oğulları Gazi Muhammed ve Muhammed Şafi
Rivayete göre; İmam Şamil bir gün Kadiri ve Nakşibendî Tarikatlarının müritleri arasında münazara düzenledi. İmam Şamil’in kendisi zikri (Allah’ın övmek ve adını anmak için yapılan törensel ibadet) sessizce çeken Nakşibendî tarikatına mensuptu ve yüksek sesle zikir çeken Kadirilerin zikrine Nakşî ekolünü takip ettiğinden dolayı olumlu bakmıyordu. Bu münazara devam ederken İmam Şamil’in müsaadesiyle bir Kadiri şeyhi olan Kunta Hacı Kişiev tarafından yüksek sesle zikir başladı. Büyük bir vecd ile zikri dinleyen Şamil oldukça etkilenmiş ve bir müddet sonra zikre eşlik etmişti. Bu hadiseden sonra İmam Şamil’in dini konseyi Kunta Hacı Kişiev’in müritleri üzerindeki olumsuz görüşü tamamen kaybolmuştu.
Batı Kafkasya dans kültüründe erkeğin solo dansı ve çiftlerin dansı olmak üzere iki şekilde müzikal sahne kompozisyonu vardır. Geleneksel Kafkas oyunlarının gelişiminde solo danslar çift danslarına göre daha önce biçimlenmiştir. Erkeğin tek başına icra ettiği dans daha ziyade Kafkas yerel geleneklerine çiftlerin dansı ise Kuban Slavları’na özgüdür. Her iki dansın diz çökme, kendi etrafında dönüş gibi ortak bazı figürleri vardır. Genel olarak Şamil Dansı’nın Kuban versiyonu orijinalinden önemli ölçüde farklıdır ve kendi özgü hareketleri ve koreografi yönünden bağımsız bir dans diyebiliriz. Dansın orijinali savaşçı dansı iken Kuban versiyonu iki genç insanın dansıdır; yani âşık ve maşukun. Orijinal dans vatansever, güçlü bir ruhun gösterisi iken ikinci versiyon sahne dansıdır, şiirsel bir vurguya sahiptir.
Şarkının-dansın Kuban versiyonunda Şamil genç, yakışıklı Çerkes delikanlısı olarak sembolize edilir. Adige köylerinde ise Şamil dansı Çeçen tarzı gibidir ve bu yüzden Adigeler fazla dans etmezler. Şamil Dansı sıklıkla enstrümantal olarak icra edilmiştir. Bazı versiyonlarda bir takım farklılarılar olmasına rağmen yine de pek çoğu benzerdir. Efsanevi Şamil dansı gibi Kuban dansı da iki kendine özgü bölümden oluşur. İlki melodik, ağır, yoğun; ikincisi ise hızlı, çevik, ritmik, vurgulu, Adige Tlapiças’ı veya Lezginka’yı anımsatır. Şamil Dansı genelde enstrümantal olarak icra edilmesine rağmen bazen söz kullanıldığı da görülmüştür. Bu sözlü şarkının giriş kısmında İmam Şamil ve genç bir Rus kızının aşk hikâyesi ve kızın, İmam Şamil’in hançeriyle ölümü gibi bir melodrama hikâye edilir. Koro kısmında ise genç Çerkes delikanlısı, onun silahları ve yılmaz cesareti anlatılır. Kubanlardaki İmam Şamil Dansı Kafkas ve Slav tonlarıyla iç içe geçmesi meselesi Kazaklar arasında şarkının çok popüler olmasını açık ve anlaşılır hale getirmiştir. Bu konuda bazı varsayımlar öne sürmeyi deneyelim;
İmam Şamil’in kişiliği o kadar kalburüstüydü ki, tartışmasız bir sanat eseri prototipi olarabilirdi (ve oldu!). Halkı biliyordu ki İmam Şamil iyi kalpliydi ve eşleriyle içten bir ilişkisi vardı. Kafkasya’nın liderinin bu kişisel özelliği Şamil ile Rus kızının aşk hikâyesine neden oldu (biliniyor ki İmam Şamilin eşlerinden birisi Hıristiyan idi. Mozdok Ermenilerinden esir olarak alınan Ermeni idi.) İmam Şamil’in irade, sertlik ve cesareti de halkın efsanevi anlatımlarına konu oldu. Genç kızın şarkının finalinde öldürülmesi de bunlardan birisi olabilir.
İmam Şamil profesör Mirza Kazembek ile..
İmam Şamil profesör Mirza Kazembek ile..
Parlak, tarihsel olarak somut, kendine özgü karakteristiği bulunan dansın ortaya çıkışı tesadüfî değildi. Adige dansları, farklı milletlerden insanların algılamaları için gayet açık ve anlaşılırdı. Kuban Slavları Adige danslarının seyretmeyi Adige şarkılarını söylemekten daha çok tercih etmektedirler. Jest, plastik, koreografi ve müzik dili olarak dans sanatı, kavimler arası temaslar açısından Kuban halkı için çeşit nedenlerden dolayı en uygun tür olmuştur. Eğer Kuban şarkı kültürünün açık ve dominant olduğunu varsayarsak, o halde, dans kültürü aksine bundan uzak kalmaktadır. Birbirine yakın kültürlerin durumları münasebeti, estetik ve moralist bakış açısına sahip belirli gruplar için kesinlikle en kabul edilebilir saha, alan olmaktadır. Kuban halkı bunu Adige danslarından almışlardır. Kuban halkı dans sayesinde içtenlikle kendilerini ezelden beri Kafkaslarda Adigeler gibi var olan bir halk olarak hissederler.
İmam Şamil güçlü ve sıra dışı bir kişilikti. O istem dışı olarak Kafkas kavimleri arasında yeni bir sanat formu oluşmasını sağladı. Çevresel şartlar sebebiyle onun için, en iyi müzik savaş narası, tüfek ateşi ve dini şarkılardı. Ancak buna rağmen İmam Şamil bir kahraman figürü olarak farklı müzikal türlerde isim ve şahsiyet olarak yer aldı. Adige köylerindeki Kabardey ve Adige halkları arasında oldukça popüler olan biraz argo içeren şunun gibi maniler de Şamil Dansı ritimleriyle söylenir oldu;
2cde6e07366bOrijinali:
А, Щамила, Щамыла,
Щамылэкъо быта,
Шы бытыжъым тесэу,
БлэкIы-къыблэкIыжъа!
Türkçesi:
Ey Şamil, Şamil,
Kambur Şamil,
Kambur ata binerek,
İleri geri gider!
Eğer ünlü melodiyle bağı olmasaydı bu maniyi Şamil ile ilişkilendirmek zor olurdu. İmam Şamil Kafkas halkları için liderliğini sürdürdüğü özgürlük mücadelesi döneminde müziği reddetti. Aynı zamanda o, müziğin insan üzerindeki devasa etkisini ikrar etti. Ne gariptir ki onun kişiliğine adanmış birçok şarkı ortaya çıktı, onun adıyla anılan bir dans müziği yaygınlaştı.
İmam Şamil adıyla ilişkili müzikal seriye Şamiliyat denir. “Şamil hakkında” isimli senfonik eser Rostov’lu besteci Adrian Pavlovic Mitrofanov (1895-1955) tarafından 1929 yılında yazılmıştır. İmam Şamil ile ilgili Dağıstanlı yazarlar tarafından sayısız eser verilmiştir. Murat Hacıev’in kronikleri, tarihi hikayeleri ve romanları kullanarak yazdığı 10 bölümden oluşan “İmam Şamil” isimli senfonik illüstrasyon bunlardan birisidir. İmam Şamil’in şahsiyeti ve mirası müzik, dans ve sair değişik türde ve tipte, farklı kültürlerin özelliklerini yansıtan çeşit çeşit formlarda halen yaşıyor.
* Makalenin aslı A.N. Sokolova tarafından Mart 2000 tarihli “Jurnal Ahulgo”nun 4. sayısında “Танец Шамиля” başlığıyla yayınlanmıştır.
Kaynaklar: A. P. Mitrofanov, Muzıkalno-pesennoe Tvorçestvo Gortsev Severnogo Kavkaza, Materialov Severo -Kavkazskiy Kraevoy Gorskiy NII. T.I. Rostovskiy Gosudarstvennıy Arhiv. R.4387, OP., D.30; Aktı Sobrannıe Kavkazskoy Arheografiçeskoy Komissiey, C 12, Tiflis 1904; Dnevnik Polkovnika Runovskogo; Aktı Sobrannıe Kavkazskoy Arheografiçeskoy Komissiey, C 12, Tiflis 1904; H. H. Ramazanov- A. H. Ramazanov, Şamil (istoriçeskiy portret), Mahaçkale 1990; Oşaev H. Kto avtor “Molitvı Şamilya”, Revolyutsiya i Gorets. 1932; Plyasovıe Pripevki Kubani (Zapis i Podgotovka Teksta İ. Boyko), Krasnodar 1993; S.K. Bushuev, Borba Za Nezavisimost Pod Rukovodstvom Şamilya, Petersburg 1939; Zakonı Şamilya, Jivopisnoe Obozrenie, Petersburg 1875.
kaynak:  tarihvemedeniyet.org




Rusya neden akılla mantıkla anlaşılmaz?..

Rusça

Umom Rossiyu ne ponyat'... (Умом Россию не понять..)

Умом Россию не понять,
Аршином общим не измерить:
У ней особенная стать —
В Россию можно только верить.

Ne zaman uluslararası bir sorun çıksa Batılı yorumcular Rusya'nın politikasını çözmeye, neyi neden yaptığını anlamaya çalışır

Bu çabalar genelde sonuçsuz kalır çünkü Rusya bu dünyadaki kendine özgü ülkelerden biridir. Zaten Rusların çok sevdiği bir söz vardır: Rusya akılla,mantıkla anlaşılmaz! Görünüşte Rusya'yı yermek için söylenir ama dikkat edenler bu ifadeyi kullananlarda gizli bir gurur farkeder.

 Acaba, bir ülkenin akılla,mantıkla anlaşılmaması neden gurur verir insana? Gururun nedeni yine Rusların çok övündüğü "Rus ruhu"nda gizli. Onlara göre,"Rus ruhu" o kadar derin ki, yabancılar,özellikle Batılılar anlayamaz.

 
"Rusya akılla anlaşılmaz" aslında 1860'larda yazılan bir şiirin ilk dizesi. Şair Fyodr Tyutçev Rusya için şu dörtlüğü yazmış:
Rusya akıl ile anlaşılamaz
Sıradan ölçülerle ölçülemez
Onun özel bir kişiliği vardır
Rusya'ya ancak inanılabilir


Aslında, yazılmasından 150 yıl sonra bu dizelerin ne anlama geldiği hala tartışmalı. Bir kısım yorumcu, Rus halkının çoğu gibi, bu dizelerin Rusya'yı övmek için yazıldığı görüşünde. Diğerleri ise tersine, Tyutçev'in Rusya'nın, Rusların akılla, mantıkla anlaşılmamasını eleştirdiği görüşünde…
Yeniden "Rus ruhu"na dönersek…
Tabii, sözü edilen "ruh"un da etkisi olabilir ama yabancıların anlayamamasının asıl nedeni Rusya'nın çift kişiliği. Yani,Rusya aynı anda hem Batılı hem de Doğulu bir ülke.

TıpkıTürkiye gibi... Dolayısıyla Rusya'ya ya da Türkiye'ye gelen bir Batılı ilk anda kolayca dehşete kapılabilir.

Türklerle Rusların ortak çok noktası var: Batılıların kendilerine karşı hep önyargılı olduğunu düşünürler. Aslında ilginç bir ruh halidir bu; iki halk da hem önyargıdan yakınır hem de Batılıların kendileri hakkında ne düşündüğünü merak eder. İşte bu nedenle,örneğin, New York Times'ın Türkiye'ye "iki tam sayfa ayırması" türü haberler çok hoşumuza gider.
Komsomolskaya Pravda gazetesi de hiç üşünmemiş,Batılıların Rusya hakkında ne düşündüğünü araştırmış. Ama "araştırmış" sözünü hakkını vererek dolu dolu söylemek gerekiyor çünkü yüzyıllar öncesine gitmişler. O zaman ve bugün ne söylendiğini karşılaştırmışlar.
Örneğin,İngiliz misyoner Richard Chensler,"Rus kiliselerinde ayin sırasında din adamlarını dinleyen yok.Millet çene çalıyor" diye yazmış 1553 yılında.Sovyet döneminde Almanya'nın Moskova büyükelçiliğini yapan Andreas Meier Landrut, "Komünizm yıkılınca kilise yeniden güçlendi.Ancak çoğunluğun kalbini fethedemedi. Kiliseye sadece yaşlılar gidiyor" diye yazmış 1990'larda.
Bavyera'nın Rusya Büyükelçisi Frants Gabriel De Bre 1800'lerde, "Rusya dünyanın en zengin ülkelerinden biri ama sahip oldukları hammaddeleri satıyor, sonra da bunları işlenmiş olarak satın alıyor"diye yazmış. International Herald Tribune gazetesi, bir süre önce "Rusya para dolu bir çuvalın üzerinde oturuyor"diye benzer bir tespitte bulunmuş.
Bir Alman 1676 yılında,"Ruslar gece gündüz içiyorama utandıkları bu durumdan bir türlü kurtulamıyor"diye yazmış.Alman Büyükelçisi 300 yıl sonra,"Halk neyse,ülkeyi yönetenler de votkaları yuvarlıyor"demiş.
Venedik temsilcisi Marko Foskarino,1557 yılında "Yabancılar için Rus kadınları elde etmek çok kolay"diye yazmış.İngiliz modacı Robert Carry Williams daha iki yıl önce Rus basınına, "Kadınlarınızın inanılmaz gözleri var.Elinizi uzattığınız anda da sizinler…"demiş.
Batılıların dün ve bugün Rusya için ne düşündüğü listesi uzayıp gidiyor.Komsolskaya Pravda,"Değişen bir şey yok. Bizim hala soğuktan donduğumuzu,votka komasına girdiğimizi, Tanrıya inanmadığımızı,servetimizi saçtığımızı,kadınlarımızın çok güzel ve çok kolay olduğunu düşünüyorlar"diye konuyu bağlamış...Bağlamış ama en önemlisini yazmayı unutmuş: Anlaşılmamak ya da anlaşılmaz olduğunu düşünmek Rusların çok hoşuna gidiyor.
Cenk Başlamış

Not: Bu yazının bir bölümü daha önce BBC Türkçe'de yayınlandı.

Kaynak ;medyagunlugu.com,08 Eylül 2013 Pazar 

Bir Kış

Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
Asya kentleri yürür dururlar,
Höyükler burnumda hızma.

Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
Tabanlarından kayıp duran sütunlar
Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.

Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya



Bu Bizimki

Yıkıcı bir aşk bu,
Yıkıyor milletin ortasına
Tutku yükünü.

Bölücü bir aşk,
Ekmeği suyu bölüyor
Günde üç öğün.

Hain bir aşk bu,
Sizin eve hırsız girer
Onunkine polis.

Yasadışı bir aşk ,
Evlenmeyi
Hiç mi hiç düşünmüyor.

Soyguncu bir aşk bu,
En sıradan ezgilerden
Sevinçler devşiriyor.

Kökü dışarda bir aşk,
Dante ile Beatrice\'inkine
Fena öykünüyor.

İşgalci bir aşk bu,
Samanlık sevişenin diyor
Başka şey demiyor.

Cemal Süreya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder